Kadın futboluna girmeden önce kurumsal holdinglerde üst düzey yöneticilik yaptım ve bir dönem farklı alanlarda kendi işimi yönettim. Bu süreçlerde özellikle şirketlerin ticari faaliyetleri ve gelir yönetiminden sorumlu oldum; stratejik yönetim, risk yönetimi, operasyon yönetimi, PR, tanıtım ve pazarlama gibi pek çok alanda önemli tecrübeler edindim. Ancak asıl mesleğim kadın futbolu menajerliği, temsilciliği diyebilirim. Bu alanda özellikle oyuncuların kariyer planlaması, kişisel markalaşmaları, doğru pazarlama ve tanıtım stratejilerinin oluşturulması üzerine çalışıyorum. Oyuncuları bireysel olarak birer marka haline getirme, onları doğru kariyer adımlarıyla destekleme ve profesyonel düzeyde daha geniş kitlelere tanıtma konularında önceki tecrübelerimden faydalanıyor ve bu becerilerimi sürekli geliştiriyorum. Bunun yanında kulüp yönetiminde de aktif olarak yer alıyorum. Kulübümüzün ekonomik olarak güçlenmesi, doğru stratejilerle markalaşması ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşması için önceki kariyerimden edindiğim tüm bu deneyimleri kullanmaya çalışıyorum. Hedefim, kadın futbolunda hem oyuncularımızın hem de kulübümüzün büyümesine katkı sağlamak."
Elbette kadın futbolunun gelişimine yönelik birçok fikrim var ve bunları sürekli geliştiriyorum. Çünkü ülkemizde kadın futbolu seviye atladıkça, bu durum benim kariyer gelişimimi de olumlu yönde etkileyecek. Ancak somut adımlar atabilmek için, kadın futbolunun sağlıklı biçimde büyümesine uygun bir ortamın oluşması gerekiyor. Geçmiş yıllarda projelerim çoğunlukla fikir aşamasında kaldı, ancak bu yıl bazı somut adımlar atabileceğimize inanıyorum. Menajerlik faaliyetlerimin yanı sıra kadın futboluna yeni bir enerji ve dinamizm katacak bir iki özel projemiz var ve hatta bunların hazırlıklarına başladık bile. Yakın zamanda bu projeleri hayata geçirerek, kadın futboluna somut katkılar sunmayı hedefliyorum.
Aslında karşılaştığım sorunlar sadece Telsiz Spor özelinde değil, genel olarak Türkiye’de kadın futboluna bakış açısı ve yönetim şekliyle ilgiliydi. En büyük zorluk, hem kadın hem erkek futbolunda yaygın olan amatörlük kültürü. Buradaki sorun profesyonel statü değil; isimle değil, içerikle profesyonelleşmek gerekiyor. Yönetim, finans ve oyuncular başta olmak üzere, her kademede bu amatörlük anlayışı ciddi bir engel oluşturuyor. Bu noktada kulüp başkanımızın yakın dostum ve partnerim olması, benim için önemli bir avantaj oldu. Kendisi başarılı ve saygın bir iş insanı, ama en değerli özelliği eleştirilere açık olması. Bu sayede rahatça fikirlerimi ifade edebiliyor, eksikleri ve yanlışları dile getirebiliyorum. Tabii bu güven ortamını oluşturmak yaklaşık iki sezonumuzu aldı. Artık birçok şeyin farkındayız ve olumlu yönde değişim için kolları sıvadık diyebilirim
Kişilik olarak renkli ve sosyal biriyim, bu da sosyal medya kullanımımı doğal olarak şekillendiriyor. Özellikle menajerlik şirketimin sosyal medya hesaplarında, Instagram gibi daha samimi platformlarda ve LinkedIn gibi profesyonel ortamlarda aktif paylaşımlar yapıyorum. Oyuncularımızın gerçek hikâyelerini, başarılarını ve sahadaki mücadelelerini içten ve eğlenceli bir dille aktarmaya özen gösteriyorum. Çünkü insanların hikâyelerle daha güçlü bağlar kurduğunu biliyorum. Kulup tarafında da maçlardan canlı paylaşımlar, takım içi samimi içerikler ve etkileşimi artıran özel projelerli da sürece dahil ediyoruz. Genel olarak sosyal medya platformlarının, kadın futbolunun popülaritesini artırmada büyük bir potansiyele sahip olduğunu düşünüyorum. Doğru kullanıldığında, özellikle genç kitleye ve yeni taraftarlara ulaşarak kadın futbolunun algısını pozitif yönde değiştirebiliyor. Bu nedenle, sosyal medyayı kadın futbolu için çok değerli ve vazgeçilmez bir araç olarak görüyorum
Türkiye'de kadın futbolunun geleceğini bugün yapılacaklara bağlı, elbette ki bir potansiyel var. Ama gerçekçi olmak gerekirse, önümüzde yapılacak daha çok iş var. Kadın futbolunun kalıcı ve sürdürülebilir bir gelişim yakalaması için bazı önemli adımların atılması şart. Öncelikle kadın futbolu profesyonelleşmeli ama bu sadece statü anlamında değil; zihniyet, yönetim anlayışı, altyapı ve finansal sürdürülebilirlik anlamında da olmalı. Futbolun yönetiminde kadınların daha fazla söz sahibi olması gerekiyor. Ayrıca genç oyunculara yönelik altyapı yatırımları ve daha fazla profesyonel kulübün kadın takımları kurması önemli. Bunun yanında, kadın futbolunun doğru tanıtılması, medya profesyonellerin elinde yönetilmeli ve sponsorların daha aktif rol alması da kritik. Özellikle finansal kaynakların artırılması için kadın futbolunun değerini anlatmak ve şirketlerle güçlü iş birlikleri yapmak gerekiyor. Eğer bu adımlar samimiyetle ve kararlılıkla atılırsa, kadın futbolunun Türkiye’de çok farklı ve güçlü bir yere geleceğine inanıyorum.
Aslında farklı ülkelerdeki deneyimlerim bana geniş bir perspektif kazandırdı, ancak bunları ülkemizde uygulayabilmenin bazı zorlukları var. Türkiye olarak biraz aceleci ve sabırsız bir karakterimiz olduğunu düşünüyorum. Başka ülkelerin uzun yıllarda geldiği noktaya, biz çok kısa sürede ulaşabileceğimizi düşünüyor ve gerçekçi olmayan hedeflerle hareket ediyoruz. Bu da genellikle sistemden ve stratejiden uzak, sürdürülebilir olmayan adımlar atmamıza neden oluyor. Örneğin kadın futbolunda Süper Lig’deki takım sayımıza bakın, bir de model olarak gösterdiğimiz Kuzey Avrupa liglerine bakın. Orada sınırlı takım sayısı ve net kriterlerle sürdürülebilir yapılar oluşturulmuş durumda. Biz ise henüz tam anlamıyla sistemimizi kurmadan, yabancı oyuncu statüsünü neredeyse tamamen serbest bırakmak gibi radikal kararlar alıyoruz. Oysa örnek aldığımız ülkelerde yabancı oyuncu konusunda sınırlamalar ve kriterler var. Ayrıca Avrupa ülkeleri yabancı teknik direktör ve sportif direktörlerin deneyimlerinden açıkça faydalanıyor, bunu sistemlerinin bir parçası haline getiriyorlar. Bizdeyse bu konuda maalesef hâlâ kapalıyız. Gereken uluslararası tecrübeyi, bilgiyi ve sistematik yapıyı transfer etmek yerine aceleyle ve plansız şekilde ilerlemeye çalışıyoruz.
Kadın futbolunda karşılaştığım en büyük engel önyargılar ve bakış açısı oldu. Çünkü Türkiye’de hâlâ kadın futbolunun değerini tam olarak anlamakta ve kabullenmekte zorlanıyoruz. Birçok kişi kadın futbolunu sadece desteklenmesi gereken bir sosyal sorumluluk olarak görüyor, oysa biz bunun çok daha fazlası olduğunu kanıtlamalıyız. Türkiye’de kadın futbolunu yöneten ya da bu işe soyunan insanların önemli bir bölümü hâlâ kısa vadeli başarıların veya kişisel çıkarların peşinde koşuyor. Öncelikle bundan arınmamız gerektiğini düşünüyorum. Hepimiz kişisel egolarımızı ve motivasyonlarımızı sorgulamalı ve kadın futbolunun gerçek gelişimine odaklanmalıyız. Bu engelleri aşmak için öncelikle algıyı değiştirmeye odaklanmalıyız. Bu engelleri aşmak için kendi adıma çalışma alanımda açık, şeffaf ve egolardan uzak bir yönetim anlayışı benimsemeye çalışıyorum. Kadın futbolunu kısa vadeli başarılarla değil, uzun vadeli ve sürdürülebilir planlarla yönetmeye çalışıyorum. Cesurca gerçekleri dile getirmekten çekinmiyorum, oyuncularımın gelişimini merkeze alan projelerle ilerlemeye çalışıyorum.
Kadın futbolunda genç yetenekleri keşfetmek ve geliştirmek için özellikle gözlem ve doğru iletişimi merkeze alan bir yaklaşımım var. Potansiyeli yüksek genç oyuncuları bulmak adına sürekli maçları ve turnuvaları takip ediyor, mümkün olduğunca sahada bizzat yer alıyorum. Ama yeteneği keşfetmek sadece başlangıç; asıl önemli olan yeteneği doğru yönlendirmek ve geliştirmek. Bu süreçte gördüğüm en büyük engellerden biri, oyuncuların genelde duygusal bağ kurduğu antrenörlerin oyuncunun geleceğiyle ilgili kararlar vermeye çalışması. Oyuncu çoğu zaman hocasının fikrini sorgulayamıyor ve bu nedenle belki de hayatının en büyük fırsatlarını kaçırabiliyor. Çözüm aslında çok basit; herkes kendi işini yapmalı. Ülkemizde genel bir sorun olarak gördüğüm 'her işten anlarım, her konuda uzmanım' düşüncesi, genç yeteneklerin kariyerini olumsuz etkiliyor. Ben nasıl ki bir menajer olarak oyuncunun antrenman yöntemlerine veya hangi pozisyonda oynayacağına karışmıyorsam, antrenörlerin de oyuncunun hangi kulübe gitmesi gerektiği ya da kariyer adımları konusunda yönlendirme yapmaması gerekiyor. Çünkü bu tür müdahaleler oyuncunun kariyerini yanlış yönlendirebiliyor. Genç oyuncuların gelişiminde en önemli bağlantının veli olduğuna inanıyorum. Bu nedenle ailelerle yakın temas içinde çalışıyorum ve bu sezon bunun somut örneğini gördüğümüz oyuncularımız var. Örneğin çok sevdiğim, potansiyeli yüksek genç oyuncumuz Tuana Esen’le ve ailesiyle birebir, adım adım ilerliyoruz. Bu iş birliği sayesinde oyuncularımızın kariyerinde çok daha sağlıklı ve doğru adımlar attığımızı düşünüyorum.
Kadın futbolu maalesef çoğu zaman sosyal sorumluluk veya desteklenmesi gereken bir alan olarak görülüyor; oysa artık bunu değiştirme zamanı geldi. Kadın futbolunun gerçek bir spor dalı olarak algılanması gerekiyor. Bu algıyı olumlu yönde değiştirmek için önce daha görünür olmamız gerekiyor. Oyuncularımızın başarı hikâyelerini daha fazla öne çıkarmalı, kadın futbolunu medyada daha aktif göstermeliyiz. Okullar düzeyinde kız çocuklarına yönelik futbol etkinliklerini artırmalı ve ailelerin önyargılarını aşmak için doğru iletişim stratejileri geliştirmeliyiz. Bir diğer önemli nokta ise rol modeller yaratmak derim. İnsanların ilham alacağı, hikâyelerini dinleyerek bağ kuracağı başarılı kadın futbolcular yetiştirmek gerekiyor. Bu oyuncuları doğru pazarlama ve tanıtım yöntemleriyle topluma sunduğumuzda, algının hızlı ve güçlü bir şekilde pozitif yönde değişeceğine inanıyorum.
Kadın futbolu yönetiminde kariyer yapmak isteyen genç arkadaşlara öncelikle işlerine tutkuyla yaklaşmalarını tavsiye ederim. Çünkü tutku her başarının yakıtıdır. Erkek futbolunda başaramadım, kadın futbolu daha kolaydır, amatördür düşüncesiyle bu işe hiç girmesinler. Sabır, kararlılık ve gerçekçi uzun vadeli planlarla ilerlemek çok önemli. Elbette eğitimler, stratejik düşünme ve iletişim becerileri gibi konuların önemi tartışılmaz. Ancak kadın futbolu alanında başarı için bunlardan çok daha önemli bir nokta var: kadını anlamak. Kadının doğasını, kadın futbolcusunun isteğini, motivasyonunu ve içindeki tutkuyu anlamak gerekiyor. Kadınları anlamak zor olabilir, ama bunu en azından bir nebze başarabilmek için çaba göstermek şart. Asıl tavsiyem ise bolca kitap okumalarıdır. Kadınların başarılarını anlatan biyografiler, onların gücünü, başarı isteğini ve içlerindeki mücadeleyi anlatan romanları okuyarak kadınların dünyasını daha iyi kavrayabilirler. Unutulmamalıdır ki kadın sonradan yaratılmış ve erkeğin bir üst versiyonudur; bu yüzden komplekstir ve problemleri de komplekstir. Bu karmaşıklığı anlayabilmek için ben de sürekli okuyorum ve kendimi geliştiriyorum, çünkü bu benim tutkum.
Son olarak birkaç güçlü kitap önerisinde bulunmak isterim:
● "Ben Malala" – Malala Yusufzay
● "Kafesteki Kuş Neden Şakır, Bilirim" – Maya Angelou
● "Frida Kahlo: Aşk ve Acı" – Rauda Jamis
● “Küçük Kadınlar” – Louısa May Alcott
● “Persepolis” – Marjane Satrapi
● “Kadının Adı Yok” – Duygu Asena
● “Durdurulamaz” – Maria Sharapova