Duygusal atmosfer maçtan maça çok değişiyordu. Enerjik stadyumlarda kendimi özgür ve cesur hissediyordum. Gergin ortamlarda ise yaratıcılıktan çok taktik disiplini ön planda tutuyordum.
Orta sahadan savunmaya geçtiğimde, alan okuma biçimimi değiştirmem gerekti. Yaratıcı paslaşmalardan çok, pozisyon alma ve bire bir mücadelelere odaklanmaya başladım.
Top kazanımlarına bakarım. Bu, topu geri kazanmada ve oyunun temposunu kontrol etmedeki etkimi gösterir.
Muhtemelen şöyle derdi: "sakin, kararlı, işaret eden." Evet, katılıyorum. Göz teması ve jestlerle çok iletişim kurarım.
Sakatlıktan sonra hazırlığım fizikselden çok zihinsel oldu. Meditasyon, derin nefes alma ve şükretmek rutinimin bir parçası haline geldi.
Vücut çalımıyla içeri kat ederdim. Bir İsrailli oyuncu bunu erken çözdü—ben de çalım yerine hızlı paslaşmalarla karıştırarak uyum sağladım.
Kupayı kazandığımızda şunu öğrendim: Bazen en büyük zaferler, kontrolü bıraktığında ve takıma güvendiğinde gelir.
"Başkalarının sözlerini fazla ciddiye alma—hayalini koru ama bugünü yaşa" derdim.
Bir takım arkadaşım maçlardan önce her zaman köpük rulo kullanırdı—esneklik ve vücut kontrolü açısından çok faydalıydı, ben de benimsedim.
Dar alanda paslaşmalar, hareketli şutlar ve baskı altında top kontrolü olurdu—hepsi zayıf ayağımla yapılırdı.
Çocuklar çok erken "teknik olarak kusursuz" olmayı öğreniyor ve doğal içgüdülerini kaybediyor. Bazen analizden çok içgüdü önemlidir.
Geri planda kalmam söylenmişti, ama boşluk gördüm ve ileri çıktım—gol attım. Maçtan sonra hem uyarı hem de övgü aldım.
11'i seçerdim—sakatlıktan sonra geri dönüşümün ve sahada yeniden bütün hissettiğim anın sembolü.
Genelde görmezden gelirim. Ama çok ileri giderse, performansımla cevap veririm—temiz ve etkili oyun en iyi cevaptır.
Scout olurdum—yetenek ve karakteri ayırt etme konusunda iyi bir gözüm var. Sadece oyunu değil, insanları okumayı da seviyorum.